14 Ocak 2009 Çarşamba

Buz

Grup ; 2002 yılının haziran ayında Emre Özlüer, Özer Kırçak, Cem Güney ve Tercan Şener tarafından kuruldu.

Daha önce bir çok grup ve projede yer almış müzisyenlerden oluşan grup o zamanlar Bedroom adıyla bilinmekteydi. Başta Kemancı olmak üzere Bronx, Guitar Cafe, Buddha gibi bir çok mekanda sahne alan Bedroom 2003 martında Park Orman’da gerçekleştirilen Efes Dark Rock Müzik Günleri’nde Mavi Sakal’la aynı sahneyi paylaştı.

Yaklaşık 3 sene bir arada çaldıktan sonra daha ciddi projelere imza atmak için adını Buz olarak değişitiren grup 2004 ağustosunda gitarist Özer Kırçak’ı askere uğurladı. Bu dönemde gruba Pentagram’dan Metin Türkcan eşlik etti. Eksik kadroyla geçen 6 ayın ardından grup tam kadro olarak çalışmalarına kaldığı yerden devam etti.

2005 ocak ayında, albüm yapma hedefi doğrultusunda demo çalışmalarına başlandı. Yaklaşık bir ay kadar süren, Akatlar Kedi Müzik’te yapılan çalışmalar sonucunda Tarkan Gözübüyük’ün prodüktörlüğünü yaptığı Bugün Son, Yalnızlık, Senden Fazla ve 6/8 adlı şarkılardan oluşan demo Mine Erkaya Studio’da kaydedildi. Kayıt sırasında Harun Tekin ve Kerem Özyeğen geri vokalleriyle demoya katkıda bulundular.

Titiz bir çalışmanın ardından 4 şarkılık buz isimli demoda mastering aşamasına gelindi. İmaj stüdyolarında Çağlar Türkmen tarafından masteringi yapılan demo mart ayı itibariyle son şeklini almış oldu. Demo çalışmasının hemen ardından web sitesi için harekete geçildi ve www.buzband.net adlı site hazırlandı.

Mart ayı sonuna kadar cumartesi günleri Ankara’da Garage isimli barda çalan grup, albüm çalışmalarına ağırlık vermek için bar programına son verdi. 2005 yılı temmuz ayı itibariyle Tarkan Gözübüyük ile birlikte albüm çalışmalarına başlayan grup 3 ay süren yoğun çalışmaların ardından kayıt için stüdyoya girdi.

Mine Erkaya Studio da 6 hafta süren kayıtlar ekim ayı sonunda tamamlandı.2005 yılının son günlerinde Pasaj Müzik bünyesinde kurulan Birinci Records ile anlaşan grup ilk klibini Yalnızlık isimli şarkısına çekti..Klibin yönetmenliğini Hakan Utangaç yaptı. 2. klip ise Bilal Eroğlu tarafından "Nefretim Kederimden" adlı şarkısına çekildi.

Burst Appeal

2005 yılında Ankara’da kurulan Death Metal/Crossover grubu.

Oral Akyol - Vokal
Murat Alkan - Gitar
İsmail Parlak - Gitar
Sarper Kökten - Bas/Geri Vokal
Serhat Özcan - Davul

Bulutsuzluk Özlemi

1990’lardaki müzik çalışmaları ile Türkiye’de birçok ilke imza atan Bulutsuzluk Özlemi kendi türlerinin ilklerinden biri olma özelliğini taşıyor. Türkiye’de yaşanan pop patlaması öncesinde ülkenin müzik piyasasının içinde bulunduğu kısır döngüyü kıran pop-rock çalışmaları sırasında Bulutsuzluk Özlemi’nden söz etmeden geçilemez.

Bugüne kadar kaydettikleri albümler ve Türkiye’nin her yerinde verdiği sayısız konserlerle müzikseverlerin aklından hiç çıkmayacak bir yer edindi. Müziğine Batı kaynaklı rock melodi ve ritmlerine Anadolu’nun yüzlerce yıllık birikimini de katmayı başaran ve bu sayede büyük ilgi gören Bulutsuzluk Özlemi, Türkiye’de uzun süre tartışılan "Türkçe sözlü rock yapılır mı?" sorusuna yaptıkları müzikle cevap verdi.

Şarkı sözlerinde işledikleri sosyolojik, psikolojik, ekonomik ve politik konularda herkes kendinden bir şey bulabildi. Nejat Yavaşoğulları, Sina Koloğlu, Akın Eldes, Sunay Özgür ve Utku Ünal’dan oluşan grup her zaman belli bir kalitenin üzerinde kalmayı başardı.

Irak Savaşı sırasında Nejat Yavaşoğulları’nın gitarının üzerindeki Savaşa Hayır yazısı Power Türk televizyon kanalı tarafından silikleştirilmiştir. Söz konusu kanalda sonra yayından da kaldırılan klip gelen tepkiler üzerine sansürsüz olarak tekrar yayınlanmıştır.

UTKU ÜNAL

Bolu doğumlu Utku Ünal ilkokul ve liseyi İzmir’de tamamladı. Daha sonra ailesi ile Ankara’ya yerleşen Utku, ilk müzik derslerini müzisyen olan babasından küçük yaşlarda almaya başladı. 6 yaşında flütle başlayan müzik hayatı küçük yaşlarında keman ve mandolinle devam etti. 1987 yılında davul çalmaya başlayan Utku, 1990 yılına kadar amatör gruplarla konserler verdi. 1990’dan sonra birçok grupla Ankara ve İstanbul’da barlarda çaldı. Eylül 1996’da Bulutsuzluk Özlemi’ne katıldı. Gruba kısa sürede uyum sağlayan Utku Ünal değişik müzik tarzlarını denemiş ve bu tarzları iyi harmanlamış etkili bir davulcu.

ODTÜ Maden Mühendisliği bölümünden mezun olan Utku Ünal şu anda aynı konuda master yapmakta ve bir süredir Can Kozlu ile caz tarihi ve caz üzerine davul çalışmalarını sürdürmektedir. Bir süre önce İstanbul’a yerleşen Utku’nun etkilendiği davulcular arasında başta Tony Williams gelmektedir.

BURAK GÜVEN

Bulutsuzluk Özlemi’ne 2001 başında katılan, Ankara doğumlu ve 1988 ODTÜ Elektronik Mühendisliği mezunu olan Burak kendini bildi bileli rock müzikle içiçe. Hem aktif olarak çalan, hem de herşeyi dinlemeye çalışan ve bunu aslında Ankara Atatürk Anadolu Lisesi’ndeki okul yıllarında iyi müziğe verilen öneme bağlayan Burak, uzun süre yurt dışında da kaldığı için müziği kaynağından takip etmenin tadına vardığına ve bilinçli bir dinleyici olma yolunda önemli mesafeler katettiğime inanıyor. İlk dönemlerde gelişmeleri çeşitli yabancı dergilerden takip ederken, şu dönemde internet sayesinde dünyanın dört bir yanında olan biteni anında takip edebildiği için rock gündeminden ayrı kalmamanın huzuru içerisinde. Münih, Londra ve Boston’da çok çeşitli konserlere giden, ayrıca bu işin endüstrileşme ve pazara dönüşme sürecini de bizzat yaşayan Burak, 15 yıla yakın bir süredir aktif olarak müzisyenlik de yaptığı için (profesyonel müzisyenliğe bas gitarla başladı, ancak epeydir sahnede elektro-gitar da çalıyor) işin teknik yönünü de daima ön plana tutmakta. Londra’da 1 yıldan fazla bir süre müzisyenlik yaparak ordaki endüstriyi de tanıma imkanına sahip olmuş. Ama sadece yüksek teknik gerektiren müzikleri değil basit düşünülmüş eserleri de dinlemekten haz duyuyor. Yıllarca plak koleksiyonu yapan Burak, artık CD döneminde olsak da plaktan alınan o hazzın CD’lere aynen yansıtılmasının başarıldığını sanmıyor.

Askerliğin ardından 1991 yılında bir özel firmada AR-GE mühendisi olarak çalışan, 1999 yazında mühendislikten ayrılıp kendini sırf müziğe verden Burak, yeni başlayanlara gitar ve bas dersi vermenin yanı sıra halen Blues Express ve Mustafa Hadi Dedi gruplarında da düzenli olarak çalmakta. Ayrıca Ankara Polis Radyosu zamanlarından beri 15-20 yıla yaklaşan radyo tutkusunun sonucu olarak Radyo ODTÜ’de tüm bilgi birikimini pazar akşamları Rock Tarihi programı vasıtasıyla paylaşmaktan son derece mutlu.

NEJAT YAVAŞOĞULLARI

Doğma büyüme Anadoluhisarlı olan Nejat Yavaşoğulları, müziğe ilkokulda mandolin çalarak başladı. Haydarpaşa Lisesi’nde okuyan Nejat burada gitarla tanıştı. Üniversite yıllarında çeşitli gruplarla müzik çalışmalarını sürdürdü. Müzik üzerinde yoğunlaşan Nejat Yavaşoğulları Antalya Altın Portakal Şarkı Yarışması’nda en iyi sarkı ödülüne layık görüldü. 1980’li yılların başında Ferhan Şensoy Ortaoyuncular’la tiyatro müziği çalışmaları yaptı. 1986’da Bulutsuzluk Özlemi’ni kurdu. Bulutsuzluk Özlemi ile Türkiye’de müzik adına birçok ilke imzasını attı.

Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık bölümünden mezun olan Nejat Yavaşoğulları halen restorasyon çalışmaları yapmaktadır. Müzisyen olarak Nejat, beste ve söz yazarlığının yanında grupta ritm gitar çalıp solistlik yapmakta. Bulutsuzluk Özlemi’nin liderliğini de üstlenen Nejat Yavaşoğulları, Türkiye’de birçok sanatçının yapamadıklarını başarmış, ileri görüşlü ve üretici bir sanatçı. Şarkı sözlerindeki özgürlük, toplumsal olaylar üzerindeki hassasiyetini müziğine yansıtması, müziğinde ticari amaç gütmemesi ve konserlerde seyirciyle adeta bütünleşmesi zaten Nejat Yavaşoğulları’nın gerçek kişiliğini ortaya koyuyor. Türk rock müziğinin gelişimini en fazla etkileyen müzisyenlerin başında Nejat Yavaşoğulları’nı saymak bütün müzik eleştirmenlerinin buluştukları ortak nokta olsa gerek

SİNA KOLOĞLU

İstanbul doğumlu Sina Koloğlu müziğe dört-beş yaşlarında klasik piyano eğitimi alarak başladı. Galatasaray Lisesi mezunu olan Sina Koloğlu lise yıllarında tiyatro kolunda tiyatro müzikleri yaparak müzik hayatını sürdürdü. Liseler arası müzik yarışmalarında tiyatro müzikleri ile ödüller aldı. Bağımsız piyano konserleri verdi. Profesyonel olarak müziğe 1986 yılında Nejat Yavaşoğulları ile birlikte Bulutsuzluk Özlemi’nin kurulmasıyla başladı.

Gazi Üniversitesi Yönetim Bilimleri’nden mezun olan Sina on sene Cumhuriyet gazetesinde çalıştı. Her konuda muhabirlik yapan Sina son bes senedir Milliyet gazetesinde televizyon sayfasını hazırlamaktadır. Ayrıca Rating Canavarı köşesinde köşe yazarlığını sürdürmektedir. Grubun en eski elemanlarından olan Sina Koloğlu Bulutsuzluk Özlemi’ni bu günlere taşıyan isimlerin başında gelmektedir.

DENİZ DEMİRÖZ

Adapazarı doğumlu olan Deniz Demiröz’ün sırasıyla mezun olduğu okullar; Akçakoca Yalı İlkokulu, Akçakoca Lisesi Orta Bölümü, Bolu Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi, Marmara Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü.

1999-2000 yılları arasında Müjdat Gezen Sanat Merkezinde (MSM) Gitar Öğretmenliği yapmış, 2000-2004 yılları arasında da Hip-Hop Prova ve Davul Stüdyosu’nda gitar dersi vermiştir.

Müziğe ilkokul çağlarında başlamış, lisede piyano ve keman eğitimi almıştır. Üniversite yıllarında ana branş olarak klasik gitar eğitimini tamamlamıştır. Piyano, mandolin, blok flüt, şan derslerini de yardımcı ders olarak almıştır.

2000 yılından bu yana İstanbul barları ve gece klüplerinde birçok tanınmış sanatçı ile birlikte sahne almıştır.

Brutalized

1993 yılında İstanbul’da kurulan Death Metal grubu.

Ali Mutlu: gitar

Önceki üyeler:

Yenal Yavas: bas / vokal
Özgür Hamza: gitar
Caner Ersoz: davul

Braindead (Türkiye)

1989 yılında İstanbul’da kurulan Thrash/Death Metal grubu.

Baris Yildirim - Vokal
Eymur Oskay - Lead Gitar
Emrah Erguler - Lead Gitar
Gokhan Zilelioglu - Bas
Emre Tufekcioglu - Davul
Umit Onartan - Sax

Brain Xcavator

2004 yılında İstanbul’da kurulan Brutal Death Metal grubu.

ExCx (aka Epic) - Tüm enstrümanlar

Bora USLUSOY

1972 yılında İstanbul’da doğdu. Orta okul ve liseyi Özel Tarhan Koleji’nde okudu. 1990 yılında İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ne girdi. Okulda tanıştığı Nev’in teşvikiyle gitar çalışmalarına ağırlık verdi. Kısa süre sonra öğrenci kahvelerinde gitar çalıp şarkı söylemeye başladı. 1993-1996 yıllarında ilk grubu Pandora ile Caravan, Hayal Kahvesi, Kemancı gibi klüplerde sahne aldı. Bu grupla MTV News’ta yer aldılar. 1995-1996 döneminde yayınlanan Hit Sound ve Soundmag dergilerinde editör olarak görev aldı ve ’gitar yazıları’ yazdı.

1996’da Musicians’ Institute London, Guitar Institute of Technology (GIT)’ye girmeye hak kazandı. Dünya çapında bir üne sahip bu müzik okulunda solo ve ritm gitar, armoni, şarkı yazarlığı ve benzeri konularında çalışmalar yaptı. Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen 300 kadar müzik öğrencisi arasından Bernard Purdie Funkshop’a şarkı yazarı olarak seçildi. İkisini kendi yazdığı altı şarkının stüdyo kayıtlarında çaldı. GIT’den üstün başarı gösteren öğrencilere verilen ’Gold Award’ ödülü alarak mezun oldu. Londra’da çeşitli gruplarla sahne çalışmaları yaptı.

Müzik hayatına, doğduğu topraklarda devam etmek için 1997’de İstanbul’a döndü. Yurtdışındaki müzik eğitimi için yarım bıraktığı İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden 1998’de mezun oldu. Aynı yıl Guitar Club adını verdiği gitar okulunu kurdu. Günümüze kadar yaklaşık 600 gitar öğrencisi ile çalıştı. Bu öğrencilerden kimileri müzik dünyasının profesyonelleri arasındaki yerini alırken, kimileri de müzik alanında yurtiçinde ve yurtdışında akademik çalışmalar yapmaktadır. 1999-2000 döneminde çalıştırdığı Özel Darüşşafaka Lisesi okul orkestrası; KASDAV 3. İstanbul Liselerarası Müzik yarışmasında 30 okul arasından En İyi Beste, En İyi Orkestra, En İyi Yorum dallarının tümünde birincilik ödülü kazandı.

Eylül 1997’de İstanbul’a dönüşüyle birlikte sahne çalışmalarına tekrar başladı. Rock, blues, funk, pop gibi tarzlarda müzik yapan pek çok grupla İstanbul’da hemen hemen bütün gece klüplerinde sahne aldı. Bu çalışmalarda müzisyene yüklenen "eğlendirici" kimliğini kabullenmek istemeyen Bora Uslusoy 1999 yılının başlarında sadece kendi müziğini çalacağı bir grup kurmaya karar vererek çaldığı tüm cover gruplarından ayrıldı.

1998-2002 döneminde zamanının büyük çoğunluğu beste çalışmalarına ayıran Bora USLUSOY, özgün ve içten şarkı sözleri, modern ve sıra dışı armoniler ile al’a turca ezgileri harmanlayarak tamamen kendine özgü bir sound ortaya koymayı başardı. Bu anlayışla yazdığı şarkılarda gitaristliğinin yanı sıra solist ve şarkı yazarı kimliği ile öne çıkıyordu. "İster Misin?" adlı demo albümü müzik çevrelerinde beğeni topladı. 2003 yılında Bora Uslusoy Band adını verdiği grubuyla pek çok konser verdi. Bu konserlerde kendi parçalarının yanı sıra MFÖ, Fikret Kızılok, Bülent Ortaçgil gibi usta müzisyenlerin parçalarına getirdiği değişik yorumlarla dikkat çekti.

Beste çalışmalarının yanı sıra Guitar Club’ta gitar öğrencileri ile yaptığı derslerin bir sonucu olarak Şubat 2003’te ilk kitabı Progressive SOLO GİTAR METODU yayınlandı. Alıştırmalara ait kayıtların yer aldığı cd ile birlikte satılan bu ilk kitap gitar dünyasında büyük ilgi uyandırdı.

Bora Uslusoy Band, 2003’ün Haziran ayında başlayan albüm stüdyo çalışmaları nedeniyle canlı performanslarına ara verdi. Serdar Öztop’un prodüktörlüğünde yaklaşık altı ay süren kayıtlarda tüm enstrumanlar canlı çalındı ve grubun sahnede yakaladığı canlı sound aynen kayda aktarıldı. "Umutsuz Aşk" adlı ilk albüm Haziran 2004’te ÖZTOP Müzik etiketiyle müzik marketlerdeki yerini aldı. Albümdeki on parçanın tümünde söz, müzik ve düzenlemeler Bora Uslusoy ait.

Bora USLUSOY’un gitar eğitimi alanında yayınlanmış diğer kitapları şunlardır: ’Yeni Başlayanlar İçin Gitar Metodu’, ’Solo Gitar İçin Diziler ve Arpejler’, ’Bas Gitar Metodu’ (Bas gitarist Savas YATMAZ ile birlikte). 2006’da faaliyete geçen Modern Müzik Akademisi’nin kurucularındandır. Ve Modern Müzik Akademisinde şu anda gitar eğitmenliği yapmaktadır..

Bloody Blossom

2003 yılında İstanbul’da kurulan Gothic/Doom Metal grubu.

Emre Kavaklioglu - Vokal
Asli Candan - Kadın Vokal
Ahmet Kurtbas - Gitar
Evren Emre Öngür - Gitar
Nihan Yilmaz - Flüt
Daglar Kök - Bas
Eray Severge - Klavye
Rahim Ertap - Davul

Bloodhound Gang

Bloodhound Gang, Jimmy Pop Ali ve Daddy Long Legs tarafından 1992’de Bang Chamber 8 adıyla kuruldu. Liseden mezun olduktan sonra grupla aynı adı taşıyan bir demo piyasaya süren ikili, bir müddet sonra tarz deişikliğinde karar kıldılar ve isimlerini de Bloodhound Gang olarak değiştirdiler. Grup, daha tanınmadığı için yerel klüplerde performans sergileyemediği için ilk konserini grup üyesi Evil Jared Hasseshoff’un evinde verdi. Bu arada Just Another Demo adını taşıyan demolarını da elden dağıtmaya başladı.

1994’te ikinci demosu “The Original Motion Picture Soundtrack to Hitler’s Handicapped Helpers”ı çıkartan grup, bu sayede Cheese Factory Records’un dikkatini çekti. Plak şirketinden gelen anlaşma talebini değerlendirerek aynı sene içinde ilk ep’si “Dingleberry Haze”i piyasaya sürdü. 1995’te Colombia Records’la anlaşan Bloodhound Gang, bu şirketten “Use Your Fingers” adını taşıyan ilk albümünü yayımladı. Colombia Records ile yaşanan anlaşmazlıklar yüzünden Daddy Long Legs ve Milattan SonraG, gruptan ayrılıp Wolfpac adlı bir rap grubu kurdular. İkilinin yerine Evil Jared Hasselhoff ve Tard-E-Tard geçti. Turneden sonra yine kadro değişikliğine giden grup, 1996’da “One Fierce Beer Coaster” adlı ikinci albümünün kayıtlarını bitirdi. Cheese Factory Records’tan çıkan bu albüm sayesinde Amerika ve Avrupa’da büyük çaplı bir turneye çıkan grup, albümden çıkan "Fire Water Burn." single’ı ile kısa zamanda ününü arttırdı. Şarkı, aynı zamanda Michael Moore’un Fahrenheit 9/11 filminde kullanıldı.

Boodhound Gang, 1999’da 3. albümü “Hooray for Boobies”i hayranlarının beğenisine sundu. Bu albümden çıkan “The Bad Touch” single’ı listelerde üst sıralarda yer alırken, albümün kendisi 5 milyondan fazla satarak büyük bir başarıya imza attı. 2003’te One Fierce Beer Run adını taşıyan bir DVD piyasaya süren grup, 2005 senesinde “Hefty Fine” albümünü yayımladı. İlk single olarak seçilen "Foxtrot Uniform Charlie Kilo" ve ardından gelen "Uhn Tiss Uhn Tiss Uhn Tiss" parçası radyolarda sıkça çalındı. 2006’da davulcu Willie the New Guy’ın yerine Adam Perry-The Yin’i alan grup, 2007’de "Screwing You On The Beach At Night" adını taşıyan yeni bir single piyasaya sürdü. Bu arada Jackass, Viva La Bam ve CKY4 yapımlarında da rastladığımız Bloodhound Gang üyeleri, yeni albümleri üzerinde çalışmaya başladılar.

Blaster (Türkiye)

1996 yılında Kocaeli’nde kurulan Speed/Thrash Metal grubudur.

Tuğrul Kaya - Gitar/Vokal
Deniz Şalgam - Gitar
Gürdal Sönmez - Bas
Cem Devrim Dursun (aka Goremaster) - Davul

Blaspheron

2004 yılında İstanbul’da kurulan Black Metal grubudur.

Blasph - vokal, davul
Orch - gitar, davul
Varlath - bas

Black Omen

2000 yılında Eskişehir’de kurulan Melodik Gothic Metal grubudur.

Vokal - Gökhan Korkmaz
Gitar - Baran Akalin
Bas - Serkan Kaya
Davul - Onur Özçelik
Klavye - Tolga Uz

Beyaz Önlük

Grup üyeleri Aşkın KAPLAN, İlhami YAVA ve Göktuğ GÖKTAŞ Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’n de öğrenim gördükleri dönemde tanıştılar.

Bireysel sürdürdükleri çalışmalarını 1987 yılında kurdukları "Grup Çizgi"de bir araya topladılar. Konserleri ve bar çalışmaları olan grubun, üniversitede kurdukları "Müzik Kulübü" genç müzisyenlerin yetişmesinde etkili oldu.

Mecburi hizmet ve askerlik nedeni ile grup çalışmasına ara veren üyeler, çalışmalarına bireysel olarak devam ettiler. 1996 yılında tekrar bir araya gelen grup üyeleri ürettikleri besteleri kitlelere ulaştırmak adına "Beyaz Önlük" ü kurdular...

Bertuğ Cemil

Küçük yaşlardan itibaren müzik,edebiyat,tiyatro ve halk oyunlarına merak salan Bertuğ,1985’te klavye,1990’da da gitar çalmaya başladı.Başlangıçta sadece amatör bir zevk olarak hayatına giren müzik,yıllar içinde yaşama amacı haline geldi.Şiire olan merakı,onu şarkı yazmaya da itti.Gitar çalmaya başladığı yıl ilk bestesi olan “Kaygı”yı yazdı.Artık gitarını elinden hiç düşürmeyecekti.

Lise yıllarında çeşitli gruplarla İstanbul ve Bursa’da okul konserlerine çıktıktan sonra,1992’de gazetecilik okurken Cengiz Köroğlu’yla tanıştı.Bu tanışma, Moğollar’dan Engin Yörükoğlu’nun işlettiği Jazz-Stop isimli klüpte Bertuğ’un profesyonel müzik hayatının başlamasına önayak oldu.Bu tarihten itibaren 14 yıl boyunca sayısız bar performansı sergiledi.Kendi kurduğu Kaos ve Sustain isimli gruplarla çok geniş bir cover repertuarıyla sevdiği şarkıları seslendirme ve çok değerli birçok müzisyenle tanışma ve jam session yapma imkanı buldu.

Ancak kendi şarkılarını canlı çalma ve albüm yapma sevdasından hiç vazgeçmeyen Bertuğ Cemil,bu yıllar boyunca üretmeye ve kayıtlar yapmaya devam etti.

2000 yılında askerden geldikten sonra,2002’de ,demo kayıt aşamasında,aynı tarihlerde aynı stüdyoda albüm kaydeden Kıraç’la tanışması onun için dönüm noktası oldu.Kıraç’ın tavsiyesiyle TMC ailesine katılan Bertuğ Cemil, Cengiz Köroğlu’yla birlikte şubat 2006’da albümünü tamamlamak için stüdyoya girdi.Haziran 2006’da 14 yıllık hayali gerçek oldu ve ilk albümü “Duygusal Tuzaklar” tamamlandı. Bu albümden sırasıyla "Ben Hiç Sevemem" ,"Kaygı, "Yağmur" adlı parçalara klip çekildi.

Belzebuth (Mersin)

Mersin’de kurulan Black Metal grubudur.

Lord Margonath: vokal & gitar
Osartoth: gitar
Nezsygal: bas
Vurg: davul
Sargyacht: klavye

Belzebuth

1997 yılında İstanbul’da kurulan Black/Death Metal grubudur.

Gitar-vokal: jinmungand
Klavye: lord fenrir
Davul: asgaard
Bas: sleipnir

Bayt Gadol

1997 yılında Ankara’da kurulan Melodik Death Metal grubu. Şarkıların Orta Dünya temasını kullanmışlardır.

Harun Altun - Vokal
Kemal Soyoglu - Gitar
Seha Özsırkıntı - Bas
Selim Bozkurt - Gitar
Ogün Dalka - Klavye
Onur Ertem - Davul

Battlorn

İstanbullu Epic Power Metal grubu.

Yaşam Hancılar - vokal
Serkan Özay - gitar
Yalım Alatlı - bas
Onur Şentürk - davul
Koray Alarslan - klavye

Barış Manço

Barış Manço 2 ocak 1943 tarihinde saatler 02.00 civarını göstermekte iken Bağlarbaşı-Üsküdar semtindeki Zeynep-Kamil hastenesinde dünyaya gözlerini açar.

İsmail Hakkı Bey ile Rikkat Uyanık Hanım’ın ikinci oğululları olarak, ekmeğin karneyle dağıtıldığı ve ikinci dünya savaşının en kızgın oldugu zamanda dünyaya gelen Manço, 2 yıl önce dünyaya gelen abisinin ’Savaş’ ismini almasından sonra, ailesinin ’artık dünyaya Barış gelsin’ diye düşünmesinden dolayı barış adını almıştı.

Türkiye’de Barış adını ilk alan kişinin kendisi olduğunu yıllar sonra TRT için hazırladığı ’7 den 77 ye’ adlı programı aracılığıyla, öğrenecekti.

Bit salgınının ortalığı kırıp geçirdiği bir dönemde ilkokula başlayan Manço, gezginliğe bu dönemlerde başlar. Gezginliğinin ilk durakları okullardır. Zira bu dönemlerde birsürü okul değiştirmek zorunda kalıyordu.

İlkokula Kadıköy Yeldeğirmeni Mustafa Kemal Paşa İlkokulunda başlayan Barış, 4. Sınıfı Ankara Maarif Koleji İlkokulu nda, 5.Sınıfıda yine Kadıköy Yeldeğirmeni Mustafa Kemal Paşa İlkokulunda okuyordu. İlkokul’u bitirdikten sonra Galatasaray Lisesi yılları başlıyordu.

Galatasaray Lisesi’nde okuyan abisi Savaş Manço’nun okuldaki lakabı ’Ayı’ idi. Barış’ında Galatasaray Lisesi ’ne gelmesinden sonra lakapları ’Büyük Ayı ve ’Küçük Ayı’ olarak değişiyordu. 1957 yılı Şeker Bayramında çok sevdiği Babaannesi Nimet Hanım’ı yitirir. Manço, yıllar sonra bir şarkı yazacaktır onun adına (Gülpembe) çok beğeni kazanacak olan bu şarkı aynı zamanda dinleyenleri üzerinde büyük merak uyandıracaktır kim bu Gül Pembe?

Müzikle daha küçük yaşlarında tanışmıştı. Annesinin bir ses sanatçısı olması, O’nun müziğe pek yabancılık çekmemesini sağladı. İlk olarak 14 yaşında sınıf arkadaşlarıyla birlikte Galatasaray Lisesinde Kafadarlar adlı grubu kurdu. Bugünün ünlü ekonomistlerinden ’Asaf Savaş Akad’ bu grubun saksofoncusuydu. İkinci grubu olan Haramiler’ de yine Galatasaray Lisesindeki arkadaşlarıyla birlikte çalıştı. Haramiler’le birlikte dönemin popüler müziklerini yorumladı.

1958 yılında ilk defa sahneye çıkıyordu. 1958 in Mart ayında yeğeni Aysel’in evlendiği akşam, Moda Düğün Salonunda Elvis Presley’ den iki şarkı söyleyen (bunlardan biri ’Jailhouse Rock’dı) Manço, o gün abisi Savaş Manço’ya belkide hayatındaki yapacağı en önemli şeyi söylüyordu: ’ben çocuklara şarkı söyleyeceğim’.

1959 yılının Nisan başında Galatasaray Lisesi konferans salonunda ilk resmi konserini veren manço, 4 Mayıs 1959 da babası İsmail Hakkı Bey’in ani ölümüyle ruhen yıkılıyordu.

1960’lı yıllarda Türkiye’de Hafif Batı Müziğinde Erol Büyükburç, Metin Ersoy fırtınası esiyordu. Barış’da aklına koymuştu bu müzik dünyasının içinde yer alacaktı. Henüz 14 yaşında iken Galatasaray Lise’sindeki arkadaşlarıyla kurduğu grubu Kafadarlar ’la ’Barış Manço ve Kafadarları’ ismiyle sahne alıyordu. Bu dönemlerde daha çok o sıralarda tutulan parçaları seslendiren Barış ve Arkadaşları, Okul bitince dağılıyorlardı.

1962 yılına gelindiğinde Galatasaray Lisesinde 11. sınıfı geçemeyen Barış, bir an evvel Paris’e gidip, Güzel Sanatlar Akademisinde okuma istediğinden Özel Şişli Kolejine gider ve 1963 yılında bu okuldan lise diplomasını alır. Yine 1962 yılında Barış Manço ilk 45’liği Twistin Usa / The Jet’i Harmoniler ’le kaydediyor ve Grafson plak’tan satışa sunuyordu. ’Neden Türkçe değil’ mantığıylada o yıllarda Çıt Çıt Çedene, Urfa nın Etrafı Dumanlı Dağlar ve Kızılcıklar Oldu mu? (Barış’ın annesi Rikkat Uyanık Hanım’ın derlediği bir türkü) isimli türkülerini kaydediyordu.

1963 yılında Salyangoz yüklü bir kamyonun tercüman-şöför yardımcısı olarak İstanbul’dan Lion’a oradanda otostopla Paris’e giden Manço, burada Güzel Sanatlar Akademisinde okumak istiyordu. Daha sonraları maddi sıkıntılar ve Belçika da yaşamakta olan abisi Savaş’ın yanında kalmak için Liege şehrine gider.

Burada bazen türk işçilerine tercümanlık yaparak, bazen garsonluk yaparak veya Türkiye den getirttikleri filmleri orada yaşamakta olan türk işçilerine göstererek geçimlerini sağlarlar. Tüm aksiliklere rağmen müzikten uzaklaşmaz. Arada bir Paris’e giderek plak şirketleriyle görüşen Barış, ünlü fransız komedyen ’Henri Salvador’un şirketinden 1964 yılının sonbaharında 4 parçadan (Baby Sitter, Jenny Jenny, Quelle Peste ve Un Amour Que Toi) oluşan bir EP çıkarır.

1964 yılında Fransa’da 4 parçadan oluşan EP’yi çıkardığında, o zamanlar radyoda program yapan Engin Arman Paris’den gelen Plağın üstünde koskoca ’Barısh Mancho’ yazısına rağmen, plağı, ’Fransa’da müzik yapan genç şarkıcı Bari Manso’ olarak sunar.

Programı dinlemekde olan Barış Manço nun annesi ’Rikkat Hanım’ ayağında terliklerle evinden fırlar ve İstanbul radyosuna giderek, ’yaa, benim oğlumdan bahsediyorsunuz, onun adı Barış Manço’dur’ der.

Fransa daki bu maceradan sonra, Belçika da bulunduğu yıllarda Les Mistigris (Mistigris Siyam’da bir vahşi kedi türü anlamına geliyor) isimli, Belçika’lı ve Martinik li müzisyenlerden oluşan gruba katılır. Bu grupla 1967 nin başına kadar beraber çalışır. ve Aman Avcı Vurma Beni ve Bizim Gibi (Kol Düğmeleri isimli parçanın bir önceki hali) adlı parçaları kaydeder. Bu grupla Almanya, Belçika, Fransa gibi ülkelerin dışında Türkiye de de konserler verdi. Fakat grup üyelerinin ülkeye girip çıkmasında ve kalmasındaki problemlerden dolayı ’yerli’ bir grupla çalışmayı tercih eder.

1965 yılının Ocak ayında, Adamo ve France Gall’inde katıldıkları bir programda, Paris’in meşhur ’Olympia’ müzikholünde arkasında Franck Pourcel orkestrası ve Swingle Singers ile beraber plağından iki şarkı seslendirir: ’Babysitter ve Jenny Jenny’.

Fakat bu konser sonrasında, kendi olağanüstü yeteneği ve annesi Rikkat Uyanık Hanımın dışında müzisyenlik hayatını etkileyen biri çıkar karşısına: O gün Barış’ı izleyen Europe-1 radyosunun sahibi ’Daniel Filipacchi’, Barış’ın aksanını beğenmediğini ifade ederek plağın radyosunda yayınlanmasını yasaklar. Barış bu işe çok kızar ve "bundan böyle sadece Türk şarkıcısı olacağım" kararını alır.

1967 yılında Hollanda da büyük bir trafik kazası geçirir. Bu kazanın kendisine hatırası ise, bıyığının altındaki kesik izidir. Bu kesiği kapatmak için bıyık bırakmaya başlar. sadece bıyığını uzatacak değildir ya saçlarınıda uzatır Manço.

1967 yılından itibaren 1969 yılına kadar sürecek Kaygısızlar dönemi başlar. Bu grubun üyeleri arasında, günümüzde MFÖ olarak tanınan gruptan ’Mazhar Alanson ve Fuat Güner’ de vardır. Bu grupla kendi müzikal çizgisini bulma yolunda ilerleyen Barış, ’Kol Dügmeleri, Unutamıyorum’ gibi kendi bestelerinin dışında, ’Bebek, Derule, Kağızman’ gibi türküleride kaydetti, Karanlıklar İçinde ve Keep Lookin parcaların da da yabancı bestecilerin şarkılarından yararlandı. Yine bu grupla yurt dışına açılma konusunda faaliyetler gösterdi ve Fransa da 1968 yılında ilk defa kaydettikleri ’Trip’ ve ’Susanna’ isimli parçayı single olarak çıkartmaya çalıştı.

Özellikle Trip adlı parçayı mükemmel bir şekilde yeniden kaydeden grup elemanlarının ’biz yurt dışında yapamayacağız’ demeleri üzerine Barış ve Kaygısızların yolları bir süre sonra ayrıldı. Kaygısızlar grup olarak dağıldı ama Barış Manço’ nun plaklarında Onu yanlız bırakmamak için stüdyoda biraraya geldiler. Kaygısızların Avrupa’da kariyer yapmaya yanaşmayışları Barış’ı yeni baştan Avrupa’da yabancı bir grupla çalışmaya iter.

Londra Hyde park’ta tanıştığı İngiliz ’Jonathan Glemser’ (Yardbirds’ İn ilk gitaristi), Amerikalı müzikolog ’Jonathan’, Tunuslu davulcu ’Mounir’ ve Kafkasyalı basgitarist ’Onkan’ dan oluşan Barış Manço Ve adını verdiği grup böylece kurulmuş oldu.

4 ayrı ülkenin kültüründen gelen müzisyenler, 4 ayrı müzik anlayışı ve icrası içinde bir çok yeni seyler ögrendi Barış. Bunun bir ürünü olarak bugün 7 den 77 ye herkesin ezbere bildiği Dağlar Dağlar isimli parçasını bu grup döneminde kaydetti. Bir çok yayın organında belirtildiği gibi bu parça Keban dan gelirken bestelenmemiştir. Barış’ın Keban a gitmesi daha sonraki yıllarda olacaktır. Barış bu parçayı kısa bir süre evli kaldığı Marie Cloud için ve annesine "senin oğlun alaturka söyleyemez" diyen Müzeyyen Senar gibi müzisyen dostlarına cevap olsun diye besteler. Kol Dügmeleri, Bebek, Kağızman gibi parçalarla ismini duyuran Barış Dağlar Dağlar’ın çıkış tarihinden dört ay sonra bu 45’liğin 700 bin satması üzerine müzik dünyasındaki o dönemin büyükleri olan, Cem Karaca, Erkin Koray ve Moğollar ’ın arasında yer alır. Altın Plak aldığı ’Dağlar Dağlar’ 45’liği Barış’ın hayatının dönüm noktası olmuştur.

Eğitimini tamamlayan Barış’ın amacı grubuyla birlikte Türkiye’ye dönüş yapmaktır. Fakat Türkiye’ye yalnız olarak döner.

Barış’ın Türkiye’ye döndüğü yıllarda , 1970’lerin başında , Türkiye’de aranjman modasına karşı tepkiler başlamıştır. Aranjman modasına olan bu tepki başka bir akımın doğmasına sebep olmuştur. Bu yeni oluşan müzik türü Anadolu pop’tur. bunun üzerine Barış; Fuat Güner ve Mazhar Alanson’la (bugünkü MFÖ’nün elemanları) birlikte Kaygısızlar kurar.

Barış Manço artık yavaş yavaş müzik piyasasında yükseliyoru. İşte tam bu dönemlerde beklenen bombayı patlatır. Barış Manço Ve.. grubu ile 70’lerin başında çıkarttığı ’Dağlar Dağlar’ 45’liği , çıkışından 4-5 ay sonra 700 bin satar.

Yabancı gruplarla yaşadığı sorunlar sebebiyle bir çok gruptan ayrılmak zorunda kalır. Fakat 1971 yılında bu sorunu çözer. Avrupa da da kariyer yapmaya meraklı olan, Anadolu Pop müziğinin öncüsü olarak kabul edilen Moğollar la beraber Fransa da çalışmaya başladı.

Bu grupla İşte Hendek İşte Deve, Katip Arzuhalim ve Binboğanın Kızı isimli parçaları kaydeden Barış, Moğollar’ın tek başlarına kaydettikleri ’Danses et Rythmes de la Turquie D’hier A’Aujourd’hui’ (Bu LP Türkiye’de piyasaya Anadolu Pop adı altında çıktı) isimli albümle başarılı olmaları ve hatta bir önceki yıl Jimi Hendrix in, bir sonraki yıl Pink Floyd un kazandığı "Academie Charles Cross Grand Prix Du Disque" isimli ödülü kazanmaları ve tamamen yurt dışında çalışmak istemeleri sonucunda, ayrılma kararı alırlar.

Moğollar’dan Engin Yörükoğlu ile beraber yurda dönen Barış, Celal Güven, Ohannes Kemer, Özkan Ugur ve Fuat Güner gibi müzisyenlerle beraber ölümüne dek kendisinden ayrılmaya Kurtalan Ekspres isimli grubunu kurdu. Bir kaç değişimden sonra ideal kadrosuna ulaşan Kurtalan Ekspres ve Barış Manço birlikte bir çok başarıya imza atar.

1972 de Kurtalan Ekspres le ilk 45 liği, Ölüm Allah’ın Emri / Gamzedeyim Deva Bulmam piyasaya sunulduktan sonra 20 aya yakın bir süre, askerlik sebebiyle müzik’ten ayrı kaldı. Bu süre zarfında daha önceden hazırlanmış olan Lambaya Püf De / Kalk Gidelim Küheylan 45 liği piyasaya sürüldü. Askerden döner dönmezde Gönül Dağı / Hey koca Topcu Genç Osman yayınlandı.

Vatani görevine 1972’de yedek subay olarak Edremit’te başlayan Barış, bir takım pürüzler nedeniyle 19 ay 26 gün askerlik yapmak mecburiyetinde kalıyordu. Askerden tezkere aldığının ikinci günü 2 Aralık 1973’te ilk video klibini Hey Koca Topcu-Genç Osman adlı şarkıya çeker. Bu şarkıyı Polatlı’da geçen topçu asteğmen günlerinin etkisiyle, bir anı olarak yapmıştır.

1975 yılında Barış Manço ilk Long Play ini hazırlar. Barış Manço bu albüm icin özel olarak stüdyoya girmedi. Ellerindeki birikmis parçaları 45 lik olarak çıkartmanın zor olacağını düşünerek albüm yapmaya karar verilir. Daha önce yayınlanan Dünden Bugüne isimli albüm Barış Manço’ nun Sayan Plak döneminde çıkardığı 45’ liklerden toplama olan bir albümdü. Böylelikle 1975 yılında Türkiye’ nin sayılı senfonik rock albümlerinden "2023" piyasaya çıktı. Albümde yine Türkiye nin sayılı Rock Operalarından "Baykoca Destanı", Türkiye Cumhuriyetinin 100. yılını konu alan 2023 giıbi parçalar yer aldı.

1976 yılında yine Avrupa’da kariyer yapma ümidiyle çalışmalarına başladı. Hemen hemen bütün bir yılı Belçika’da geçiren Barış, bir Amerikan firmasi olan CBS ile anlaşma imzalar. Büyük bir bölümü George Hayes Orchestra’sıyla kaydedilen Barish Mancho (Aynı yıl Türkiye de Nick The Chopper olarak piyasa çıkar) isimli albüm 1976 yılında, ilk önce Belçika ve Hollanda da, daha sonra Fransa, Fas, Fildişi Sahilleri gibi ülkelerde piyasaya cıktı.

Barış bu albümüyle, beklediği başarıyı elde edemez ama beklemediği başarılarda elde etti. Örneğin Fas, Romanya gibi ülkelerde albüm, içerdiği doğu karakterinden dolayı, liste başı oldu. Sonuçta İngiltere deki Rainbow konserine ve diğer promosyon konserleri sırasında Barış’ın hasta olması gibi sebeplerden dolayı, albüm yaklaşık olarak 17-18 ülkede dinlenmesine rağmen, Barış’ın Avrupa da kariyer yapma hayalini sona erdirdi.

Barış Manço, ilk evliliğini Belçika’da bulunduğu yıllarda yaptı. Bir giysi mağazasında tezgahtar olarak çalışan Marie-Claude adlı bir kızla tanıştı ve tam 6 yıl beraber yaşadılar. Arkasından 31 Ocak 1970 günü Liêge’de evlendiler ama 6 ay kadar sonra, 16 Temmuz 1970 günü ayrıldılar. Barış ın okul hayatında ve geçimini sağlamasında Maria Claude’un rolü büyüktür.

Gerçek hayat arkadaşını, ’benim her şeyim’ dediği Lale Manço’yu, 1975 yılında tanır. İlginç bir tanışmaları vardır Lale ve Barış’ın. Çiftin tanışması bozuk bir telefon sayesinde olur. Ablasına misafirliğe gelen Lale, telefon bozulunca eniştesinin arkadaşı olan üst kat komşusuna telefon etmeye çıkar. Kapıyı açan Barış Manço’ya ’Telefon edebilir miyim?’ diye sorar Lale. Aldığı yanıt ise ’Benimle evlenirsen edebilirsin’ olur. ’Neden olmasın’ diyen Lale , içeriye girerek telefonunu eder ve parasını ödemeye kalkınca aldığı yanıt karşısında şaşkına döner. ’Nasıl olsa evleneceğiz ne parası’.

Ve 1978 yılında bir nikah töreniyle resmen yaşamlarını birleştirirler. Şakayı çok seven Barış düğünde Nikah Şekeri niyetine Lale’yle beraber doldurduğu bir plağı dağıtır. Plağın A yüzünde birbirlerini seven bir çiftin aşklarını dile getirdikten sonra kavga ettikleri bir konuşma vardır. İkinci yüzünde ise Barış kendi deyimiyle "kendi mutluluk öykülerini anlatacakları" bir parça hazırlamıştır. 19 Mayıs 1981’de Doğukan Hazar, 24 Temmuz 1984’te de Batıkan Zorbey dünyaya gelir.

Yaşamındaki ikinci evliligini 1978 de Lale Cağlar ile yapan Barış, 1979 yılında müzik dünyasına geri döndü. Cok sevdiği Kurtalan Eskpres’iyle Yeni bir Gün isimli albümünü çıkaran Barış, Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, Gesi Bağları, Aynalı Kemer İnce Bele gibi parçaları ile büyük dikkat çekti. Bu albümle başlayan hiç dinmeyen başarı süreci, 1980 yılındakı Hal hal / Eğri Eğri Doğru Doğru Eğri Büğru Ama Yine De Doğru 45 liği ile, 1981 yılında Sözum Meclisten Dışarı albümüyle, 1983 yılında Estağfurullah...Ne Haddimize! albümüyle sürüp gitti.

Büyük birikiminden her yaş kuşağının yararlanmasını istediğinden, biraz da seyyah olup, dünyayı gezmek istediğinden dolayı, 1988 yılında TRT 1 televizyonuna bir teklifte bulundu.

’’Çocuk ve aileye yönelik eğitici ve eğlendirici bir dünya belgeseli’’dir düşündüğü. Yayına girdigi ilk gün milyonlarca izleyiciyi ekran başına toplayan ’’Barış Manço ile 7’den 77’ye’’, böylelikle onun bir başka yavrusu oldu, ölümünden birkaç zaman öncesine kadar. Program çekimleri için oluşturulan TV ekibi, Ekvator’dan Kutuplar’a kadar yerküre üzerinde 150 değişik ülkeye giderek 500 bin km.’den fazla yol katetti. Bir başka deyişle, Barış Manço dünyanın çevresini 12 kez dolaşmış oldu. Devlet başkanları, dünyaca ünlü şair, düşünür ve yazarlar, astronotlar, sporcular, süperstarlar da konuk oldular Barış’a. Bu program Türk Televizyonculuğunda ulaşılamamış pek çok rekoru da elde ederek ayrı bir başarıya ulaştı.

Yüreğindeki çocuk sevgisi, kendi çocuklarıyla sınırlı kalmayıp dünyanın tüm çocuklarını sarmaya, sorunlarını, dertlerini dinlemeye itti Barış Manço’yu... Ak saçlarının örttüğü bedenindeki yüreği çocukların gülümseyen yüzlerinde hayat buldu...

Toplumdaki bozulmaya kayıtsız kalmamak, kendince birseyler yapmak için politikaya da soyundu. 30 yıldır yapmak istediği ve uygulamak için fırsatını kolladığı projelerini DYP’den yapılan teklifle birlikte ’Hayata geçiririm’ umudu başladı. "Neden siyaset, üstelik bu Barış Manço’ysa, mutlaka başkalarının yapamayacağı bir şeyleri yapabileceğine inandığı için olmuştur" düşüncesi ona şu yorumu yaptırmıştı. "DYP’den Kadıköy başkan adayı oldum. Belediyelerin sorunları belli zaten. Farklı bir renk vardır, farklı bir yaklaşım vardır. Çocuğun sağlığı diye bir olay var. Zaman zaman ana çocuk sağlığı gündeme gelir. Hastane olabilir, gençlik merkezleri olabilir. Bunlar benim hep düşündüğüm şeyler" diyerek müziği asla bırakmayacağını ve çalışmalarını durdurmayacağını ısrarla vurguluyordu o günlerde. Hatta siyasete soyunmasıyla ilgili olarak aldığı eleştirilere "Ben bir şarkıcı olarak gelmedim bu dünyaya, düşüncelerimi aktarmak üzere geldim. Gün geldi şarkı söylemekle oldu, gün geldi bir televizyon programında bir çocuğun saçlarını okşamakla oldu. Gün geldi, Güney Kutbu’nda penguenlerle konuşmakla oldu, gün geldi Ekvator’da suyun nasıl döndüğünü aramakla oldu. Şimdi insan en iyi kendini bilir herkesten önce. Ben de bildiğim kadarıyla kendimi anlatmaya çalıştım. Kendimin doğru olduğuna inandığım şeyleri aktarmaya çalışacağım insanlara" sözleriyle mesajını iletiyordu. Fakat kalbi ona siyaset yapması için izin vermiyordu. Aynı dönemlerde geçirdiği kalp rahatsızlığı nedeniyle doktorların tavsiyesini dinleyerek siyaset hayatına başlayamadan son verdiğini açıkladı.

Türkiye’nin kültür sanat ortamını kötü bulduğunu söyleyen Barış Manço, "Manzara tek kelime ile kötü ama beni bu denli karamsarlığa iten nokta herşeyin daha da kötü olacağını düşünüyor olmamdır. Çanak çömleklerle tüketilen gazetelerin olduğu, bin-iki bin kitabın ancak okunduğu bir memlekette güzel şeylerden bahsetmek oldukça zor" diyor ve ilave ediyordu: "Ben bunu kültüre karşı bir direniş olarak görüyorum.

Direkt olarak da halkı suçlu buluyorum. Benim açımdan bir problem yok aslında. Programlarım seyrediliyor ve bu camiada kırk yılı doldurmuş bir sanatçıyım. Hiçbir şeye ihtiyacım yok." Türkiye’de bazı gerçeklerin bilinmesi gerektiğini ancak bu gerçekleri ortaya koyacak zekaların cesaret edip konuşamadığını söyleyen Barış Manço, her şeyin popüler zihniyetle ve basit bir mantıkla işlendiğini, derinlikli olmayan fikirlerin daha çok rağbet gördüğünü belirterek, "Türkiye’nin önü açık. Kültürümüz bütün çağdaş değerlerin üstünde. Bu değeri işlemek gerekiyor. Benim seyahatlerim, çocuk programlarım, röportajlarım bu güzellikleri ortaya koymak ve evrensel düzeyde tanınmasını sağlamak üzerine kuruludur. Ben kendi adıma önemli şeyler yaptığıma inaniyorum ve herkesin aynı oranda çalışması gerektigini savunuyorum" diyerek sözlerini bitiriyordu.

1991 yılında Devlet sanatçısı olan Barış, 1990 yılında, ölümüne dek sürecek Japonya macerasına başlayacaktı. İçindeki büyük sevgiyi Japon halkıylada paylaşmasını bilen Barış, oradada süperstar sıfatını elde ediyordu.

1990 yılında, Ertuğrul Gemisinin Japonya’yı ziyareti ve Japonya açıklarında batmasının 100. yılı sebebiyle Tokyo Emperial Hotel, japonya veliaht presinin de izlediği bir konser verir ve Japon halkı tarafından, sebzelerden şarkı yapan adam lakabını alır (Domates, Biber, Patlıcan, Nane Limon Kabuğu). Bunu 1991 deki bir konser, 1995 yılında Japonya’ nın 16 şehrini kapsayan bir turne ve 2 tane albüm takip eder.

1982 yılında onu ilk defa yoklayan kalbi, 1999 yılında aramızdan ayrılmasına sebep oldu. 31 ocak 1999 akşamı saat 23.30 da hastaneye getirildiğinde 1 saat öncesinde yaşama gözlerini yummuştur.

200’ün üzerinde şarkısı, bunların kazandırdığı bir o kadar ödül O’nun nasıl bir müzisyen olduğunu anlatmaya yetiyordu. Öyle ki bazı şarkıları Rumca, İbranice, Bulgarca, Arapça, Farsça, Japonca, Flemenkçe, Fransızca ve İngilizce dillerinde söylendi.

Türkiye’nin müzik tarihinin kilometre taşlarından biri olan Barış Manço, el attığı her işte başarılı olmayı bildi. Televizyonuculukta bunlardan birisiydi. 1988 yılının Ekim ayında TRT’de başlayan "7’den 77’ye" programı O’nun başyapıtlarındandı. Barış ve Ekibi bu program için 10 yıl içinde Ekvatordan kutuplara , 5 kıtada 100’den fazla yöreye, ülkeye giderek kırılması güç bir rekora daha imza atmış oldu. Bir nesil O’nun çocuklar için yaptığı "Adam Olacak Çocuk" programını seyrederek büyüdü.

Son olarak büyük bir projeye daha imza atacaktı. Çok kapsamlı bir tarih belgeseli hazırlayacaktı. Fakat buna ömrü yetmedi. 1 Şubat 1999 günü aramızdan ayrıldı.

Türk Müziğine damgasını vurmuş Barış Manço artık aramızda değil. Kısa ama dolu dolu bir hayattan sonra bize birçok şey öğretti. Belki müzik adına yapacağı pek bişey kalmamıştı (özellikle geçen 10-12 yılı göz önüne alırsak) ama başka alanlarda birçok büyük projeye imza atabilirdi.

Adam olacak çocukların artık kendi ayakları üzerinde durabiliyorlar. ’Arkadaşım Eşşek’şarkınla büyüyen bir nesil şimdilerde ’Ölüm Allahın Emri Ayrılık olmasaydı’şarkını söylüyor.

Yüksek öğrenimini Belçika’da "Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi"nde tamamlayan, evli, iki çocuk babası ve çok iyi derecede İngilizce ve Fransızca konuşan Barış Manço, 40. yılına ulaşan sanat yaşamında kendisine layık görülen 300’ün üzerindeki ödülün dışında, aşağıdaki ünvanlara’da sahiptir:

Türkiye Cumhuriyeti: Devlet Sanatçısı Ankara (1991)
Hacettepe Üniversitesi: Onursal Doktora Ankara (1991)
Soka Üniversitesi: Uluslararası Kültür ve Barış Ödülü Tokyo, Japonya (1991)
Belçika Krallığı: Leopold II Şövalyesi nişanı Brüksel, Belçika (1992)
Fransa Devleti: Edebiyat ve Sanat Şövalyesi nişanı Paris, Fransa (1992)
Pamukkale Üniversitesi: Onursal Doktora Denizli (1995)
Min-On Sanat Vakfı: Yüksek Şeref Madalyası Tokyo, Japonya (1995)
Liege Prensliği: Onursal Hemşehrilik Beratı Liege, Belçika (1997)

Barış Akarsu

29 Haziran 1979 da Zonguldak’ta dünyaya gelir. Annesi Hatice Hanım ve Babası Selahattin Bey’dir.

İlk, orta, lise eğitimini küçük yaşlarda yerleştikleri Amasra’da tamamlar. Lisedeyken yelken sporuna gönül verir ve bu sporu Amasra Yelken Klübü’nde profesyonel olarak yapmaya karar verir.

Müziğe ilgisi küçük yaşlarda başlar. İlkokuldayken elinde blok flüt sokakta dolaştığını söyler. Ama esas müzikle tanışması Amasra’ya gelen müzisyenlerden etkilenerek çalmayı öğrendiği klavye gitar ve mızıkası iledir. Evlerinde Ruhi Su, Cem Karaca sürekli dinlenen sanatçılardır. Barış Akarsu, o dönemlerde dinlemeye başladığı 70’lerin 80’lerin rock, hard rock ve heavy metal grup ve sanatçılarını hala dinlemeye devam eder.

Antalya’da animatörlük ve müzisyenlikten sonra Karadeniz Ereğlisi’ne gelerek burada 4 yıl boyunca çesitli barlarda, yerel televizyon ve radyolarda programlar yapar. Bu dönemde televizyonda gördüğü Akademi Türkiye yarışmasının tanıtım reklamları dikkatini çeker ve bu yarışmaya katılır.

2004 Temmuzda Akademi Türkiye Yarışmasını 1. olarak tamamlar. Yarışmadan sonra uzun süredir gelmeyi ve yaşamayı düşündüğü İstanbul’a yerleşir ve müzik çalışmalarına burada devam eder. Akademi Türkiye Yarışmasından hemen sonra yurdun dört bir yanında sayısı 100’ü geçen çesitli konserler verir.

14 Ocak 2005’te Seyhan Müzik’ten Sedar Öztop’un prodüktörlüğü ile yaptığı ilk albümü Islak Islak’ı piyasaya çıkarır. Bu albümden aynı yıl içerisinde Islak Islak, Kimdir O ve Amasra parçalarına klip çeker ve bunlar televizyonlarda müzik kanallarında yayınlanır.

17 Ağustos 2006 da Seyhan Müzik etiketli aranjör ve yönetmenliğini Ayhan Onurtaş,Ergin Altınel ve Ercüneyt Özdemir in yaptığı "Düşmeden Bulutlara Koşmak Gerek" isimli ikinci albümü çıkardı. İlk klip parçasını da albümün ilk parçası olan "Vurdum en dibe kadar" isimli çıkış parçasına çekti.

2006 yazında başladığı "Yalancı Yarim" dizisi ile gönüllere taht kurdu. Oynadığı "Tarık" karakteriyle müzisyenliğinin yanında oyunculuktada iddialı olduğunu gösterdi.

2007 Kral Tv Video Müzik Ödüllerinden En iyi Rock Sanatçısı Ödülünü aldı. Ayrıca Barış Akarsu, USDER tarafından "sosyal kalnma ve dayanışmaya verdikleri öneme göre" verilen ödüllerde "Rock Dalında En İyi Şarkıcı Ödülü’nü" , FUTURE dergisinin "Yılın En Sevilen Rock Sanatçısı Ödülü’nü" ve "CEM KARACA Özel Ödülü’nü" aldı.

Ve Bodrum’da geçirdiği trafik kazası sonucu 6 günlük uzun bekleyişin ardından komadan çıkamayarak 4 Temmuz 2007 gecesi hayatını kaybetti!..

Baran Çak

1977 yılında istanbul’da doğdu. 12 yaşında Önder Bali’den aldığı gitar dersleri ile müziğe başladı. 1995 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi devlet konservatuarı’na girdi. (1995-2003) çeşitli gruplarda gitarist ve vokalist olarak çalışmalar yaptı. 2004 yılında Mazhar Fuat Özkan (mfö) grubunun gitaristi oldu. 2005 yılından itibaren besteci ve söz yazarı kimliğini de dahil ettiği albüm çalışmaları başladı. Aktif olarak MFÖ grubu gitaristliği, albüm çalışmaları ve gitar eğitmenliği yapmaktadır.

ALBÜM EKİBİ
Levent Altındağ : Flüt, Soprano Saksafon
Şenova Ülker : Tompet
Aycan Teztel : Trombon
Alper Çam : Klavye
Baran Çak : Elektrik Gitar, Akustik Gitar
Eylem Pelit : Bas Gitar
Gültekin Kaçar : Elektrik Gitar
Koray Türker : Klavye
Umut Pelit : Davu

Badragath

2003 yılında İstanbul’da kurulan Black Metal grubudur.

M - Vokal
C - Gitar
K - Bas
E - Davul

Badluck

İstanbullu Heavy Metal grubu.

Cenk : vokal
Levent: gitar, vokal
Barış: synth
Burak: bas
Arbak: davul

Badem

Teoman, Nil Karaibrahimgil, Aylin Aslım ve Nezih Ünen gibi ünlü sanatçı ve grupların yetiştiği Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü’nden (BÜMK) akustik tınılı ve çok sesli bir pop-rock grubu geliyor: Badem. Grup, şarkılarını günümüz toplumunda yüzeysel olarak yaşamaya başladığımız ve günden güne yitirdiğimiz aşk, sevgi ve hüzün duygularını yeniden canlandırmak için yazıyor. Türk halk şairi Karacaoğlan’ın şiirlerindeki felsefeyi benimseyen Badem, şairin sözlerini hem hızlı ve dinamik, hem de romantik ve ağır düzenlemelerle işliyor. Temalarını çok sesli melodik vokallerle ve akustik enstrüman ağırlıklı altyapılarıyla sunan Badem’in müziğinde Modern Folk Üçlüsü, MFÖ, Beatles, Eagles ve Beach Boys gibi grupların etkisi kendini hissettiriyor. Coldplay ve Travis gibi yeni dönem grupların atmosferini de grubun şarkılarında bulmak mümkün. BÜMK’de senelerce koristlik, koro şefliği ve kulüp başkanlığı faaliyetlerinde bulunmuş grup elemanları tam sekiz senedir beraber çalıyorlar.

Badem grubu Mustafa Kemal Öztürk (Vokal, piyano), Barış Bahçeci (Vokal, gitar, perküsyon), Mert Özdemir (Gitar, banço, mandolin, vokal), Doğaç Başaran (bas gitar, vokal) ve Emre Yıldız’dan (davul, perküsyon) oluşmakta. Taşoda Ses Tasarım & Müzik Prodüksiyon firmasıyla 2004’te sözleşme imzaladıktan sonra stüdyoya giren grup, ilk albümünü ekim 2005’te Sony BMG Music Türkiye’den çıkardı.

1995’te BÜMK korolarında tanışan Mustafa Kemal Öztürk ve Barış Bahçeci, Devrim Ünay adlı arkadaşlarıyla isimlerinin baş harflerinden oluşan Badem (BArışDEvrimMustafa) adıyla bir vokal topluluğu kurdular. Vokallerini gitar ve piyanoyla destekleyen Badem grubu BÜMK bünyesinde bir çok konser verdi. Bestelerinin yanında birden çok türkü düzenlemesi yaptılar. Hayata bakışını ve şiirlerini çok sevdikleri Karacaoğlan’ın sözleriyle yaptıkları beste ve düzenlemelere konserlerinde yer verdiler. Gruba zaman içinde çok çeşitli sazlar eklendi. 1998’de bas gitar ve davul enstrümanları da eklendikten sonra grup şimdiki pop-rock formatına yakın bir hal aldı, ancak grubun uzun müddet sabit bir davulcusu ve basçısı olmadı. Aynı sene Mert Özdemir gruba akustik gitarıyla dahil oldu ve Badem, Akdeniz Üniversitesi’nin düzenlediği Uluslararası Akdeniz Gençlik Şenliği’nde başarılı bir performans sergiledi. Grup bundan sonra sırasıyla 19 Mayıs Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve Avrupa Müzik Şenliği’nde sahne aldı. 2000’de korolarda tanıştıkları Doğaç Başaran bas gitarist olarak gruba katıldıktan sonra Badem, yeni haliyle Boğaziçi Üniversitesi’nde birden çok konser verdi. Bir müddet sonra BÜMK’de tanıştıkları Emre Yıldız, Badem elemanlarının cover parçalar çaldıkları The Bridge isimli grupta davul çalmaya başladı. Aradan bir sene geçtikten sonra Badem grubunun da davulcusu oldu. Mert Özdemir’in askere gitmesinden sonra 2002’de Show TV’nin Sing Your Song adlı müzik yarışmasına Toprak ismiyle katılan grup elemanları finallere kalmalarına rağmen Mert’in askerde olmasından dolayı çekilme kararı aldılar. Yarışmadan yaklaşık bir sene sonra Mustafa Kemal Öztürk ve Barış Bahçeci uzun süredir üstünde çalıştıkları yapım firması kurma planlarını Anıl Savaş Kılıç adlı arkadaşlarıyla birlikte gerçekleştirdiler ve Taşoda Ses Tasarım & Müzik Prodüksiyon firması kasım 2003’te faaliyetlerine başladı. Firmayla sözleşme imzalayan Badem, mayıs 2004’te altı farklı şehirdeki on adet üniversiteyi kapsayan başarılı bir turneye imza attıktan sonra albüm çalışmalarına başladı.

Vakitlerinin büyük bir kısmını ayırdıkları Badem dışında farklı işlere sahip grup elemanlarından Mustafa Kemal Öztürk, Taşoda Ses Tasarım & Müzik Prodüksiyon’da çalışıyor. Mustafa aynı zamanda İTÜ Müzik İleri Araştırmalar Merkezi, Ses Mühendisliği, Yüksek Lisans Bölümü mezunu ve doktora öğrencisi. Barış Bahçeci felsefe bölümü mezunu ve Taşoda Ses Tasarım & Müzik Prodüksiyon’un kurucularından. Üç sene Taşoda ile birlikte çalıştıktan sonra yollarını ayıran Barış, şu an Badem ve müziğe odaklanmış durumda. Mert Özdemir inşaat yüksek mühendisi, Doğaç Başaran ise elektronik mühendisi olarak çalıştıkları işlerinden albümlerinin çıkmasına az bir müddet kala istifa ettiler. Doğaç Başaran halen elektronik bölümünde doktorasına devam etmekte. Emre Yıldız ise Boğaziçi Üniversitesi’nin yeni mezunlarından.

Modern ve akustik ağırlıklı pop-rock sound’u ve çok sesli vokallerle söyledikleri Karacoğlan sözleriyle Badem grubu, genciyle yaşlısıyla geniş bir kesim tarafından büyük ilgi gördü. Badem’ in ikinci albümü S’ONSUZ, Ocak 2008’de raflardaki yerini aldı. Sınav filmindeki Sen Ağlama parçasıyla yüz binleri derinden etkileyen grubun ikinci albümünde, imkansız aşkı anlatan duygusal ve karanlık bir hava hakim. Nitelikli müzisyenlerden oluşan ve etkileyici konser performanslarıyla ünlenen Badem’ in yeni albümü, Özlem Tekin ve İlhan Şeşen gibi değerli isimlerle yapılan düetleri içeriyor. Piyanonun, nefeslilerin, yaylıların ve daha birden çok enstrümanın eşlik ettiği zengin orkestrasyonlara sahip, titizlikle hazırlanmış düzenlemeler, albümün kalitesini üst seviyeye çıkarıyor.

S’ONSUZ albümünde, ilk albümde ağırlıklı olarak yer alan Karacaoğlan sözleri sadece bir şarkıda kullanılmış. Sert gitarların da yer aldığı albümde akustik tınılar ve üçlü vokal düzenlemeleri hala önemini koruyor. Söz ve bestelerin tamamına yakını, grubun prodüktörlüğünü de yapan, solist Mustafa Kemal Öztürk’ e ait. Geceyedir Küsmelerim parçasında İlhan Şeşen ile etkileyici bir düetin yer aldığı albümün bir diğer teması da ölüm. Grubun ilk albümünden bu yana yaşadığı aşk ve ölüm ayrılıklarının yarattığı kederli ruh hali derinden hissediliyor.

2007 sonunda yayınlanmaya başlanan ilk videoklip, Özlem Tekin düeti olan Kalpsiz adlı parçaya çekildi. Klipte performansıyla hayranlık uyandıran Özlem Tekin’ in yanısıra, Sen Ağlama klibinden tanıdığımız 2003 Türkiye ikinci güzeli Özge Ulusoy ve sevilen oyuncu Halil Sezai yer alıyor. Klip, Dağhan İş yönetmenliğinde iki günde çekildi. Klibin ilk günü, grubun Özlem Tekin ile birlikte olan performansı Ata Stüdyolarında 130 farklı kamera açısıyla tesbit edildi. İkinci gün ise Özge Ulusoy ve Halil Sezai’ nin dış çekimleri gerçekleştirildi. Badem’ in mevcut Youtube izlenme sayısı son beş ayda 2,5 kat artarak 2,5 milyona ulaşmış durumda.

Baba Zula

1996 yılında Levent Akman (vurmalı çalgılar, ritm makinaları, oyuncaklar), Murat Ertel (saz ve telli çalgılar, ses) ve Emre Onel (darbuka, sampler) tarafından İstanbul’da kuruldu.

Geleneksel Türk müzik aletlerinin kullanımını elektronik öğelerle birleştiren grup, değişik bir tını yaratarak Türk Halk Müziği’ne yepyeni bir soluk getirmiştir. Kayıdı alınan doğal seslerin, çalınan akustik ve elektrikli, geleneksel ve modern müzik aletlerinin çeşitli elektronik efektlerle zenginleştirilmesi Baba Zula müziği’nin temelini oluşturmaktadır. Müziği oluşturan tema, makam, usul ve ses gibi öğelerden biri veya birkaçının, kayıt ve prova yoluyla belirlenmesi ile doğaçlama yapmaya başlayan grup, bu yöntemi “Saptanmış Doğaçlama” kavramı altında, görselliğe de özel bir önem vererek konser, film, tiyatro ve albümlerine taşımıştır. Canlı etkinliklerde çekirdek kadroya eklenen elemanlar tarafından hazırlanan video, dia ve film gibi unsurların kullanımına da ağırlık vermektedir.

İlk albüm ve konserlerinden itibaren müzisyen ve oyunculara konuk sanatçı olarak yer vermeyi benimseyen gruba Trakya’lı Selim Sesler (klarnet ustası), Kanada’lı Brenna Mccrimmon (Rumeli türkücüsü), Fahrettin Aykut (davulcu), Tuncel Kurtiz (sinema ve tiyatro sanatçısı), Ahmet Uğurlu (sinema ve tiyatro sanatçısı), San Fransisco’lu Ralph Carney (saksofoncu), Bill Macbeth (bas), Alex Hacke (bas) ve diva Semiha Berksoy (Türkiye’nin ilk bayan opera sanatçısı, ressam) gibi ünlü sanatçılar da katılmıştır.
Derviş Zaim’in, arabaları çalıp sonra tekrar yerlerine koyan ve daha sonra bir tavus kuşuna aşık olan araba hırsızının öyküsünü anlattığı ilk filmine yaptıkları özgün müziklerden oluşan “ Tabutta Rövaşata” (Ada Müzik) adlı ilk albümlerini 1996 yılında kaydettiler. Film ile aynı adı taşıyan albümde, oyunculardan Ahmet Uğurlu, Tuncel Kurtiz ve Ayşen Aydemir’in seslerinin yer aldığı dört şarkı da bulunmaktadır.

Baba Zula, Antoine de Saint Exupery’nin “Küçük Prens”, Arnold Lobel’in “Kurbağa Öyküleri” ve Perihan Mağden’in “Mutfak Kazaları” isimli tiyatro oyuncuları için yaptığı müziklerin toplandığı “3 Oyundan 17 Müzik” (Doublemoon) adlı albümünü 1999 yılında çıkartmıştır. Bu albümde pek çok sanatçının yanında Ralph Carney, Brenna Mccrimmon ve Selim Sesler de konuk sanatçı olarak yer almıştır. 2001 yılında Ahmet Çadırcı’nin yönetmenliğini yaptığı seks filmleri gösteren bir sinemanın makinistinin eski bir porno yıldızına olan tutkusunun öyküsünü anlatan “Renkli Türkçe” isimli filmini müzikleyen grup, Türkiye haricinde İngiltere ve Makedonya’da da konserler vermiştir. Topluluk, Haziran 2002’de, Efes Pilsen Summer Festivali “One Summer in Love”da Manu Chao konserini açtı.

Baba Zula’nın son albümü “Ruhani Oyun Havaları” Mayıs’da çıktı. Albümün miksajı ise Massive Attack , The Orb, Lee Perry gibi isimlerle çalışan İngiliz yapımcı ve müzisyen Mad Professor’a (a.k.a Neil Fraser) ait…

Baba Zula 2004’de Danimarka’da Roskilde Festivali’nde, Fransa’da Printemps de Bourges’da, Berlin’de Şimdi/Now Festivali’nde konserler verdi. “Altın Ayı” ödüllü yönetmen Fatih Akın’ın İstanbul Hatırası/Crossing the bridge” filminde rol alan grubun filmin soundtrack albümünde de iki parçası yer aldı.

Haziran 2005’te “Duble Oryantal” isimli albümleri Doublemoon etiketiyle yayınlandı. Albüme Sly&Robbie, Alexander Hacke, Mad Professor, Özkan Uğur, Mehmet Güreli, Hüsnü Şenlendirici ve Brenna Macrimmon gibi müzisyenler konuk oldular. Baba Zula Temm